Haberler
Köylerde Yapılaşmada yeni dönem
Kırsal Mekân Politikalarında Yeni Dönem
Hürriyet ÖÄŸdül, Doç. Dr., MSGSÜ Åžehir ve Bölge Planlama Bölümü
2012’de kabul edilen ve “BüyükÅŸehir Kanunu” olarak bilinen kanun, kırsal alanların planlanmasında da hızla kavranamayacak ölçek ve çeÅŸitlilikte deÄŸiÅŸiklikler getiriyor: Köylerde yapılaÅŸmayı teÅŸvik konusunda sistematik bir çaba, 1924 tarihli Köy Kanunu’nda çokça tekrarlayan “koruma” kavramı yerine, daha çok “boÅŸaltma”, “yıkım”, “kamulaÅŸtırma”, “anlaÅŸma yolu”, “kamulaÅŸtırmanın aceleliÄŸi”, “hasılat paylaşımı” gibi tanıdık kavramların sıkça tekrarı ile kendini hissettiriyor.
Mimarlar ve ÅŸehir plancıları için kırlar uzun bir zaman mesleki tecrübe alanı dışında kalmıştır. Bunun nedeni sadece mesleÄŸin gerek eÄŸitimde gerek uygulamada kırlara ilgi göstermemiÅŸ olması deÄŸil, kırların da mimar ve ÅŸehir plancılarına ihtiyaç duymamış olmasıdır. Kentler planlamanın yetiÅŸemediÄŸi bir hızla büyürken, köyler zaman içinde küçük deÄŸiÅŸimlerle, plana ve mimara ihtiyaç duymadan yavaÅŸça biçimlenmiÅŸtir. Ancak bugün plancıların ve mimarların köylerle ilgilenmesi için birçok neden bulunmaktadır.
Kırlar, uzun bir zaman geleneksel toplumsal yapıları, çok da kıymetli görülmeyen kaynakları ve devletin katı koruma politikaları nedeniyle sermayenin ilgi alanı dışında kalmıştı. Bugün ise pürüzden arınmış, korumasız bir ÅŸekilde her türlü müdahaleye açık hale gelmiÅŸtir. (1) Su kaynaklarının ticarileÅŸmesi, orman alanlarının tahribi, tarımsal üretimden uzaklaÅŸan köyler, küçük ölçekli hayvancılığın azalması, köylerde hızlı yapılaÅŸma ve aynı zamanda hızlı bir köhneleÅŸme, her biri ayrı ele alındığında bu aşınma hali açık olarak görünmektedir.
Bu yeni kır içinde “mekân” bambaÅŸka bir boyut kazanmıştır. Mekânın yeni sermaye akışları içindeki artan önemi, kentlerde yaÅŸanan geliÅŸmelerde izlenebilir. Kırsal mekândaki yeni oluÅŸumları, bu mekân politikasının bir devamı olarak düÅŸünmekte fayda vardır.
Makalede, kırsal mekân politikalarının nasıl geliÅŸtiÄŸi, üç kanun, iki kanun taslağı ve bir kanun maddesi üzerinden tartışılacaktır. (2)
442 SAYILI KÖY KANUNU
Mevcut Köy Kanunu’nu henüz yürürlükten kalkmadan herkesin okumasını öneriyoruz. 1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunu, dili ve içeriÄŸi ile çok özgündür. Kanun, Cumhuriyetin ilk yıllarında köyün modernleÅŸmesi için yapılması gerekenleri anlatan bir metin olarak vazifesini yerine getirmiÅŸ mi bilinmez ama hâlâ yürürlüktedir. Anlatımı naif olsa da köyde yapılması gereken çoÄŸu iÅŸ bugün bile geçerlidir.
Kanunda “köy” tanımı ÅŸöyledir: “Madde 2. Cami, mektep, otlak, yaylak, baltalık gibi orta malları bulunan ve toplu veya dağınık evlerde oturan insanlar baÄŸ ve bahçe ve tarlalariyle birlikte bir köy teÅŸkil ederler.” (Resim 1) Bu tanım köyü son derece doÄŸru bir ÅŸekilde tanımlamaktadır. Vurguladığı noktalar ÅŸunlardır:
Köyleri baÄŸ, bahçe ve tarlaları ile birlikte düÅŸünmek gerekir.
Köyleri evlerde oturan insanlarla birlikte düÅŸünmek gerekir.
Köyler orta malları ile varlığını sürdürür.
Bu üç özelliÄŸin birlikte varolması ile köy kırsal niteliÄŸini koruyabilir. Son dönemde yapılan mevzuat deÄŸiÅŸiklikleri, köyü köy yapan bu üç unsur açısından deÄŸerlendirilecektir.
1924 tarihli Köy Kanunu’nda köy “baÅŸlı başına bir varlık” olarak tanımlanmaktadır: “Madde 7. Köy bir yerden bir yere götürülebilen veya götürülemiyen mallara sahip olan ve iÅŸbu kanun ile kendisine verilen iÅŸleri yapan baÅŸlı başına bir varlıktır. Buna (ÅŸahsı manevi) denir.”
Kanunda köye ait orta malların korunmasına dair sıkı kurallar getirilir: “Madde 8. Köyün orta malı kanun karşısında Devlet malı gibi korunur. Bu türlü mallara el uzatanlar Devlet malına el uzatanlar gibi ceza görürler.”
Köyün planının yapılması Köy İhtiyar Heyeti’nin isteÄŸine baÄŸlıdır, istenirse Valilik tarafından bir komisyon oluÅŸturularak “Köy YerleÅŸme Planı” hazırlanır. Bu planda geliÅŸme alanı olarak tespit edilen alanlarda belirlenecek parseller köyde ikamet eden ve köy nüfusuna kayıtlı kiÅŸilere satılır. Bu hükümlere göre planı yapılmış köy sayısı çok da fazla deÄŸildir. GeliÅŸme alanı gerektiÄŸinde ya da afet sonrası yeni konutların yapımı sırasında Köy Kanunu uygulanmıştır. Belediye sınırları içinde kalan köylerde 3194 İmar Kanunu hükümlerine göre plan yapılmaktadır.
KÖY KANUNU TASARI TASLAÄžI, 2009
Kasım 2009’da bir Köy Kanunu Tasarı Taslağı gündeme geldi. Mevcut kanunun ihtiyaca cevap vermemesi ve mahalli idare sisteminde yapılan deÄŸiÅŸiklere paralel olarak yeni bir kanuna ihtiyaç duyulması nedeniyle hazırlanan taslak, İçiÅŸleri Bakanlığı tarafından Valiliklere gönderilerek görüÅŸ soruldu. Tasarı taslağında mevcut 1924 tarihli Köy Kanunu’nda yer alan “Kırsal YerleÅŸme Planı” aynı ÅŸekilde yer alıyordu. Bu plan türünün yanı sıra bir de “Kırsal Alan Yenileme Planı” öneriliyordu. Maddenin gerekçe kısmında “Kırsal alan yenileme planı ile kentlerimizde uygulanan kentsel dönüÅŸüm projelerinin kırsalda izdüÅŸümü olacak yeni bir müessese getirilmektedir. Planlı ve yaÅŸanabilir kırsal alan yerleÅŸiminin teminine yönelik planlama, mülkiyet ve finansman hususlarını düzenleyen yeni ve çaÄŸdaÅŸ bir müessese getirilmektedir.” denilmekteydi.
“DönüÅŸüm” ve “yenileme” kelimelerini kırsal alanla ilgili bir kanun taslağında görmek, sonuçları ortada olan bir sürecin köylere taşınması olasılığını akla getirmekteydi. Taslakta dikkati çeken bir nokta ise “köy geliÅŸme alanı” olarak ayrılacak alanlara “orman vasfını kaybetmiÅŸ” alanların da dâhil edilmesi idi. Böylece, 2B alanlarının bu madde ile yapılaÅŸmaya açılması gündeme geliyordu ki, zaten daha sonra buna gerek kalmadı. Bu kanun tasarı taslağı uzun bir zaman yeniden gündeme gelmedi. (3)
YENİ KÖY KANUNU TASARI TASLAÄžI, 2013
Kamuoyunun büyükÅŸehir belediyeleri ile ilgili kanunla ilgilendiÄŸi bir dönemde, Ocak 2013’de yeni bir Köy Kanunu Tasarı Taslağı İçiÅŸleri Bakanlığı tarafından Meclis’e gönderildi. Kırsal Alan Yenileme Planı yeni taslakta “Köy Yenileme Planı” olarak yer almakta. Köy Yenileme Planı bir önceki taslaktakine benzer ÅŸekilde tarif edilmekte: “Madde 37. (1) Köylerde; tarıma iliÅŸkin ortak kullanım alanları ve organize tarım alanları ile hayvancılık alanlarının oluÅŸturulması, yerleÅŸim alanları ve hayvan barınaklarının ayrılması, çevre düzenlemesi ve konut kültür iliÅŸkisini gözetecek ÅŸekilde yapılaÅŸmanın saÄŸlanması, rekreasyon alanları ve her türlü sosyal donatı alanları oluÅŸturulması, köyün tarihî ve kültürel dokusunun korunması ve afet riskine karşı tedbirler alınması amacıyla köy yenileme planı yapılabilir.”
Daha önceki taslakta olmayan “köyün tarihî ve kültürel dokusunun korunması” da Köy Yenileme Planının amaçları arasına girmiÅŸ durumda. Ancak ardından gelen maddelerde “koruma” yerine daha çok “boÅŸaltma, yıkım, kamulaÅŸtırma, anlaÅŸma yolu, kamulaÅŸtırmanın aceleliÄŸi, hasılat paylaşımı” gibi tanıdık konulara deÄŸinilmiÅŸ. Tasarıda planın tanımı son derece olumlu iken, araçların tanımında yaklaşımın aslında koruma deÄŸil müdahale ağırlıklı olduÄŸu görülmekte.
Köylerde yapılaÅŸma baÅŸlığı altında “Köy yerleÅŸik alanları ve köylerin geleneksel olarak kullandıkları alanlarda yapılacak yapılar için il özel idaresi tarafından hazırlanan tip projelerin uygulanması durumunda, bu projeler yapı ruhsatı yerine geçer.” ifadesi yer alıyor. TaslaÄŸa göre il özel idareleri, köy yerleÅŸik alanlarında yapılacak yapılar için yörenin geleneksel, kültürel ve mimari özelliklerine uygun projeler yaptırabilir ve bu projelerin uygulanmasını zorunlu kılabilir.
Bu hükümlerin son yıllarda mülga Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’nın köy konutlarının yöresel mimariye uygun olarak yapılması konusundaki çalışmalarıyla baÅŸlayan bir gündemden kaynaklanması muhtemel. (4) Ancak bu projeler yeterli araÅŸtırmalar sonucu hazırlanmadığı takdirde seçilecek bir tip projenin her yerde kullanılması riski de ortaya çıkıyor.
Taslakta “Köy yerleÅŸik alanlarında yapılacak binalarda yükseklik 12,50 metreyi ve 4 katı geçemez. Bina yüksekliÄŸi 6,50 metreden fazla olarak yapılacak her türlü yapı için ilgili mevzuatta öngörülen projelerin hazırlanması ve yapı ruhsatı ile yapı kullanma izni alınması zorunludur.” deniyor. Oysa köy ve mezralarda geçerli olan Plansız Alanlar İmar YönetmeliÄŸi’ne göre köy yerleÅŸik alanında yapılacak binalara yanındaki mevcut en yüksek bina yüksekliÄŸi kadar yükseklik verilebiliyor. Bu yükseklik 9,50 metreyi, 3 katı geçemiyor. Yeni taslakta kat yükseklikleri bir kat fazla önerilmiÅŸ.
Sonuç olarak her iki taslak da köylere yeni bir plan anlayışı getirmekte, bu plan eskisinden daha fazla yapılaÅŸma, daha fazla müdahale içermekte. Bu müdahalelerin köy yerleÅŸik alanında ve yakın çevresinde yıkım ve yeni yapılaÅŸma ÅŸeklinde olacağı anlaşılmakta.
İMAR KANUNU’NA EKLENEN “EK MADDE 4”: MERA, YAYLAK VE KIÅžLAKLAR, 2011
Çevre ve Åžehircilik Bakanlığı’nın kuruluÅŸu ile ilgili 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) planlama açısından bir dönüm noktası olarak kabul edilebilir. Kentleri olduÄŸu kadar kırları da etkileyen KHK ile İmar Kanunu’na Ek Madde 4 getirildi. Bu maddeye göre, mera, yaylak ve kışlaklar, üzerinde yapılaÅŸma bulunan alanlar, öncelikli olarak geleneksel kullanım amacına uygun olarak kullanılması ÅŸartıyla talep sahiplerine geçici yerleÅŸim yeri olarak tahsis edilebilecek.
Bu madde, Türkiye’de yaklaşık 26 bin olan yayla yerleÅŸimini ilgilendirmekte. Yaylalarda mülkiyet ve ruhsat sorununa af niteliÄŸinde bir çözüm getirilmiÅŸ oluyor. Bu alanlar Hazine adına tescil edilerek, belediyelere, il özel idarelerine tahsis ediliyor, planda kamu hizmeti için gerekli alanlar dışında kalan alanlar talep sahiplerine 29 yıla kadar tahsis edilebiliyor. Maddeye göre bu yerlerde umumi ve kamusal yapılar hariç, inÅŸa edilecek yapıların kat adedi bodrum hariç olmak üzere 2’yi, yapı inÅŸaat alanı 200 metrekareyi geçemeyecek. Ayrıca, bu yapıların yöresel mimariye uygun ve yöresel malzeme kullanılmak suretiyle yapılması zorunlu tutulmuÅŸ.
Ancak meraların da yapılaÅŸmış durumdaki yaylalarla aynı ÅŸekilde ele alınmış olması dikkat çekiyor. Meralarda plan yapımı, tahsisi, yapılaÅŸma koÅŸullarından bahsedilmesi mera kullanımı ile çeliÅŸen bir durum. Son hüküm ise daha çarpıcı: “Mera, yaylak ve kışlakların 12/3/1982 tarihli ve 2634 sayılı Turizmi TeÅŸvik Kanunu uyarınca ilan edilen turizm merkezleri ile kültür ve turizm geliÅŸim bölgeleri kapsamında kalan kısımları, ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı deÄŸiÅŸtirilerek tapuda Hazine adına tescil edilir ve bu yerler, 2634 sayılı Kanun çerçevesinde kullanılmak ve deÄŸerlendirilmek üzere Kültür ve Turizm Bakanlığına tahsis edilir.”
Meraların macerası devam edecek…
6360 SAYILI KANUN, BÜYÜKÅžEHİR BELEDİYELERİ KANUNU’NDA DEĞİŞİKLİK, 2012
12 Aralık 2012 tarihinde kamuoyunda daha çok idari yönü ile öne çıkan bir kanun meclisten geçti: 6360 sayılı “On Üç İlde BüyükÅŸehir Belediyesi ve Yirmi Altı İlçe Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeÄŸiÅŸiklik Yapılmasına Dair Kanun”.Bu kanunlabazı illerde büyükÅŸehir belediye sınırları il mülki sınırlarına kadar geniÅŸlemekte ve köylerin tüzel kiÅŸilikleri sona ermekte.
Kanunla, Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, KahramanmaraÅŸ, Mardin, MuÄŸla, TekirdaÄŸ, Trabzon, Åžanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükÅŸehir belediyesi kuruldu ve bu illerin il belediyeleri büyükÅŸehir belediyesine dönüÅŸtürüldü.
Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, EskiÅŸehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükÅŸehir belediyelerinin sınırları da il mülki sınırları oldu.
Bu illere baÄŸlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kiÅŸiliÄŸi kaldırıldı, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak baÄŸlı bulundukları ilçenin belediyesine katıldı. İstanbul ve Kocaeli il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kiÅŸiliÄŸi kaldırılarak baÄŸlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katıldı.
Ülkemiz yerel yönetim yapısının önemli bir unsuru olan ve köyleri ilgilendiren pek çok konuda uygulayıcı kurum olan İl Özel İdarelerinin de bu iller için tüzel kiÅŸiliÄŸi kaldırıldı.
Bu kanunla birlikte 29 İl Özel İdaresinin, 9.652 tanesi orman köyü olmak üzere 16.082 köyün tüzel kiÅŸiliÄŸi kaldırılmış oldu. Ülkemizde yaklaşık 34.500 köy olduÄŸu düÅŸünülünce bunların yaklaşık yarısı (% 47) artık köy statüsünde deÄŸil. Bu kadar hızla ve kolaylıkla yapılan bu deÄŸiÅŸikliÄŸin tartışılması gereken birçok boyutu var. Kanun, Avrupa Özerklik Åžartı’na göre hizmetin yerinden verilmesi ilkesine aykırı olduÄŸu, temsil kademelerinin yerelden merkeze kaydığı, bu ÅŸekilde yerel idarelerin gücünün azalacağı ve merkeziyetçiliÄŸin artacağı üzerinden tartışıldı. Burada ise daha çok mekânsal boyut üzerinde durulacak.
Kanun köylerde mevcut yapılaÅŸmaları bazı koÅŸullara baÄŸlı olarak ruhsatlandırarak genel bir affın yolunu açmış oluyor. İlgili maddesini aynen vermekte yarar var: “Bu Kanunla mahalleye dönüÅŸen köylerde, bu Kanunun yayımlandığı tarih itibarıyla 25/4/2006 tarihli ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa göre oluÅŸturulan Ulusal Adres Bilgi Sistemine kayıtlı veya Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından uydu fotoÄŸraflarıyla tespit edilen, entegre tesis niteliÄŸinde olmayan tarım ve hayvancılık amaçlı yapılardaki iÅŸletmeler ile bu yerlerde oturanların ihtiyaçlarını karşılayacak bakkal, manav, berber, fırın, kahve, lokanta, pansiyon, tanıtım ve teÅŸhir büfeleri, yerleÅŸim yeri halkı tarafından kurulan ve iÅŸletilen kooperatifler iÅŸletme ruhsatı almış sayılır. Bu iÅŸletmelerin bulunduÄŸu binalar ile konutlardan, bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar bitirilmiÅŸ olanlar, Çevre ve Åžehircilik Bakanlığı veya belediye ya da üniversiteler tarafından fen ve sanat kuralları ile ilgili mevzuat hükümlerine uygun yapıldığı tespit edilenler ruhsatlandırılmış sayılır. Ayrıca bu yapılar elektrik, su ve bunun gibi kamu hizmetlerinden yararlandırılır. Ancak; bu fıkranın öngördüÄŸü uygulamaların özel kanun hükümlerine aykırı olması durumunda, özel kanun hükümleri geçerlidir.”
Kentsel hizmetlere karşılık kentsel alandaki gibi köylerden de emlak vergisi ve hizmet bedellerinin alınması söz konusu. Köy tüzel kiÅŸiliÄŸi kaldırılan köylerde emlak vergisi, diÄŸer vergi, harç ve katılım payları ilk 5 yıl alınmayacak, su bedeli de aynı süreyle en düÅŸük tarifenin % 25’ini geçmeyecek ÅŸekilde alınacak. Yani 5 yıl sonra köylerin artık bu vergileri ve bedelleri ödeyebilecek durumda olmaları bekleniyor.
İstanbul ve Kocaeli hariç, büyükÅŸehir, ilçe belediyeleri ve baÄŸlı idareler yatırım bütçelerinin en az % 10’unu on yıl süre ile bu kanun kapsamında belediye sınırlarına dâhil olan yerleÅŸim yerlerinin altyapı hizmetleri için ayırmak durumundalar. Yani 10 yıl sonra köylerin altyapısının tamamlanmış olacağı tahmin ediliyor.
BüyükÅŸehir belediyelerinin de kilometrelerce uzakta olan köylere, kentlerden çok farklı bir anlayışla gitmesi gereken hizmetleri götüreceÄŸi planlanıyor. BüyükÅŸehir ve ilçe belediyelerinin görev ve sorumluluklarına “BüyükÅŸehir ve ilçe belediyeleri tarım ve hayvancılığı desteklemek amacıyla her türlü faaliyet ve hizmette bulunabilirler.” ifadesi eklenmiÅŸ. Ancak bu da zorunlu bir hizmet olarak belirtilmemiÅŸ.
Sonuçta daha fazla hizmet bedeli ödeyen, daha az hizmet alan köylerin yani mahallelerin ortaya çıkması kaçınılmaz görünüyor.
Kanuna göre orman köyleri statülerini kaybetseler de orman kullanım hakları devam ediyor. Köyler, mera yaylak ve kışlaklardan yararlanmaya devam edecekler. Ancak kanunla köy tüzel kiÅŸiliÄŸine ait bütün malların, (mera vb.) belediyelere geçmesiyle köyün orta malı olmaktan çıkması ayrı bir tartışma konusu.
6306 SAYILI AFET RİSKİ ALTINDAKİ ALANLARIN DÖNÜÅžTÜRÜLMESİ HAKKINDA KANUN, 2012
6306 sayılı Kanun, numara benzerliÄŸi bir tesadüf olmasa gerek, 6360 sayılı Kanun’un neredeyse akrabası. Her ne kadar kentsel alanlar için çıkarılmış olsa da, Afet Riski Altındaki Alanların DönüÅŸtürülmesi Hakkında Kanun kırsal alanda en büyük tehlikelerden birini oluÅŸturuyor.
Kanunda “Rezerv Yapı Alanı” ÅŸu ÅŸekilde tanımlanmış: “Bu Kanun uyarınca gerçekleÅŸtirilecek uygulamalarda yeni yerleÅŸim alanı olarak kullanılmak üzere, TOKİ’nin veya İdarenin talebine baÄŸlı olarak veya resen, Maliye Bakanlığı’nın uygun görüÅŸü alınarak Bakanlıkça belirlenen alanlar...”
Kanunda “Uygulanmayacak Mevzuat” kısmında yeni yerleÅŸim alanı olarak ihtiyaç duyulduÄŸu takdirde ilgili kanun hükümleri dikkate alınmadan kullanılabilecek alanlar sayılmış: Zeytin alanları, ormanlar, meralar, kıyılar, tarım alanları, korunması gereken tarihî ve kültürel varlıklar. Bu alanların korunmasıyla ilgili kanunların, dönüÅŸüm kanunu olarak bilinen kanuna aykırı hükümlerinin uygulanmayacağı söyleniyor.
İLGİLİ KANUNLAR DİĞER HABERLERİMİZDE VAR